22 Şubat 2016 Pazartesi

88. AKADEMİ ÖDÜLLERİNE DAİR...


                                                 
                                                            EN İYİ FİLM

*Geçtiğimiz sene Birdman ile ödülü kucaklayan Iñárritu, bu sene de Revenant ile dünya gözüyle ikinci kez heykelciği kazanacaktır. Çokça iyi film izlediğimiz bu sezon da Martian ve Brooklyn'in adaylık alabilmesi şaşırtıcı.


1-Mad Max Fury Road:
Efsanevi Mad Max serisinin 30 yıl aradan sonra çekilen 3. halkası olan Fury Road; gerek yönetimiyle, gerek başarılı senaryosuyla, türünün en başarılı örneklerinden biriydi. Post apokaliptik türünün öncülerinden olmaya aday olan film, özellikle de feminist duruşu ve çöldeki çarpıcı savaşma sahneleriyle seyirciyi kendine hayran bırakmıştı.
Oscar sezonu filmlerinde başlangıcı yapıp-ülkemizde Haziran 2015'te vizyona giren yapım, 10 dalda aday gösterildi. 


''Filmi çok beğensem ve kazanmasını gönülden istesem dahi Mad Max'in, en azından En İyi Film kategorisinde şansını pek yüksek görmüyorum.''



2-The Big Short

Amerikan ekonomik krizini tahmin eden dört kişinin milyarder olma hikayesine tanıklık ettiğimiz ve akademik bilgilerle anlayışı zorlasa dahi, aslında kendi içinde filmi sürpriz isimlerle bize aktaran Big Short, ayrıca başarılı kurgusuyla da bu ödülü hak eden isimlerin başında geliyor.

''PGA'da aldığı En İyi Film ödülü her ne kadar filmin Oscar şansını bir çıt yukarıya taşısa dahi Big Short'un da En İyi Film kazanma ihtimalini düşük görüyorum. Kurgu gelir ama En İyi Film zor!''




3-The Revenant

DiCaprio'nun dillere destan olmuş heykelciği sonunda almasını beklediğimiz ve Oscar yarışında ödülleri toplayacağına kesin gözüyle bakılan Revenant, öldü sanılarak terk edilen Hugh Glass'ın intikam hikayesine odaklanıyor.

''Geçtiğimiz senenin kazananı Birdman'e göre eksiklikleri olsa dahi Revenant bu seneki Oscar favorim. Ödüle uzanma ihtimali en çok olan film konumunda.''

4-Room

Brie Larson'a Altın Küre kazandıran ve büyük ölçüde Oscar'a da kavuşturacak olan Room, genel itibariyle izleyici tarafından pek sevilmese dahi, gerek konusu gerek ise oyunculuklarıyla pek de arka plana atılacak bir film değil.

''Genelin aksine Room'u ben çok sevdim. Vermek istediği mesajı da, duyguyu da gayet iyi veriyor. Fakat objektif yaklaşmak gerekirse Oscar şansı çok zor.''



5-Bridge of Spies
Spielberg ile Hanks'i yeniden bir araya getiren Bridge of Spies, avukat James Donovan'ın yaşadığı U-2 krizini konu ediniyor.
Hem Tom Hanks'in, hem de Mark Rylance'ın üstün performans gösterdiği film Oscar'a 6 dalda aday oldu.

''Spielberg'in alıştığımız filmlerinden pek de farkı olmasa dahi özellikle Rylance'ın oyunculuğu filmi özelleştiriyor. İyi bir film olsa dahi yanındaki güçlü rakiplerine kıyasla pek de ön plana çıkmıyor. Kalitesi bir yana bu kategoride şansını çok az görüyorum.''




6-Spotlight
Kategorinin anlık olarak favorilerinden, sezon boyunca ödüllere doymayan Spotlight, taciz iddiasıyla suçlanan bir kilisenin kendini aklama çabası ve bu olayı gündeme taşımaya çalışan Boston Globe gazetesinin çalışanlarının yaşadıklarını konu ediniyor.

''Senenin en overrated(abartılan) filmlerinden biri olduğunu düşündüğüm Spotlight'ın ödülü kazanma ihtimali yüksek. Eğer kazanırsa da son yıllarda 'En İyi Film' ödülünü kazanan en kötü filmlerden biri olacağı belli.''



7-The Martian
Sezonun roman uyarlaması olan bir diğer filmi The Martian; Mars'ta mahsur kalan Mark Watney'in hayatta kalma çabasını konu ediniyor.
Başrol Matt Damon'a adaylık armağan eden film, 7 dalda Oscar adayı.

''Sezonun sıradan filmlerinden öteye geçemediğini düşündüğüm Martian'ın, adaylık alabilecek seviyedeki diğer dört beş filmi nasıl geçtiğini anlamak mümkün değil.
Ödülün de, kalitenin de epey uzağında.''



8-Brooklyn
88. Akademi Ödülleri'nde üç adaylık alan Brooklyn; İrlanda'dan Amerika'ya taşınan Eilis Lacey'in ile Amerikan Tony ve İrlandalı Jim arasında dönüp duran ilişkisini konu ediniyor.

''Bayık bir dönem filminden farkı olmayan Brooklyn, o kadar film arasından nasıl adaylık aldı gerçekten hayret verici. Ne performanslarla, ne de senaryoyla etkilemeyi başarabilen filmin kategoriyi kazanması halinde tarihin en büyük mucizelerinden birine tanık olacağız.''


                                  EN İYİ YÖNETMEN

*Üst üste iki sene ödülü kucaklarsa Iñárritu elbette kalitesini ödüllerle de taçlandıracaktır fakat Miller varken şansını geçen seneki kadar yüksek görmüyorum. Yine de büyük bir rekabete ev sahipliği yapacak kategorinin sonuçlarını büyük merakla bekliyorum.



1-Alejandro González Iñárritu(The Revenant)

Geçtiğimiz seneki ödülün sahibi 
Iñárritu, bu sene de Revenant ile mucizeler yaratsa dahi; geçtiğimiz seneye oranla daha güçlü rakiplerle yarışacak.
Şansı elbette çok yüksek fakat üst üste ikinci ödülü alır mı muamma...

2-George Miller(Mad Max Fury Road)

Türe bambaşka bir soluk getirecek yönetime imza atan Miller, benim için başlıca favori konumunda.

Filmde kaçıracağı heykeli, yönetmende alacağını inandığım Mad Max Fury Road ile Miller zaten çoktan hak etmişti bile!


3-Adam McKay(The Big Short)

İki güçlü rakibe karşı yarışması işini zorlaştırsa dahi McKay'ın da hakkını teslim etmek gerek. Big Short'a farklı bir soluk getiren, filmin kalitesini daha da arttıran sahnelere imzasını atan McKay'in ödülü kucaklaması şok etkisi yaratmaz, aksine hak ettiği ödülü sonunda almış olur.

4-Lenny Abrahamson(Room)

Açık konuşmak gerekirse yönetmenliğin pek de ön plana çıkmadığı Room ile Abrahamson'un adaylık alması bile şaşırtıcı.
Ödül hayal olur, adaylığa sevinilmeli.

5-Tom McCarthy(Spotlight)

Bize son zamanların en kötü yönetmenliğini izletip, ''Sinema bu değil!'' dedirten McCarthy'e saygımız sonsuz fakat bu sefer olmamış...

Onca başarılı yönetim varken nasıl aday olmuş, şaşırtıcı...
                               
               EN İYİ ERKEK OYUNCU

*Dillere destan olmuş ''DiCaprio-Oscar'' alayı bu sene bitecek gibi... Yanında birbirinden etkileyici üç performans daha olsa dahi gerek filmin popülerliği, gerek ise karakterin zorluğundan ötürü kaynaklanan bir adım öne çıkma durumu, Oscar'ı kazandırmaya yetecektir. Fakat diğer üç performans da pek hafızalardan çıkmayacaktır.



1-Leonardo DiCaprio(Hugh Glass-The Revenant)

Oscar özlemini bu filmle gidereceğine inandığım ve hali hazırda kategorinin en büyük favorisi olarak görülen DiCaprio'nun, Hugh Glass rolüyle oyunculuk dersi verdiğini düşünüyorum. Hak ettiği heykelciğe sonunda kavuşacaktır.



2-Bryan Cranston(Dalton Trumbo-Trumbo)

Efsane dizi Breaking Bad ile adeta gönüllerde taht kuran Cranston, her ne kadar DiCaprio'nun gölgesinde kalmış olsa da senarist Dalton Trumbo karakterine verdiği hayat ile bu ödülü hak edenlerden biri olmayı başardı. İhtimalini az görsem dahi, başarısı uzun zamanlar konuşulacaktır.


3-Michael Fassbender(Steve Jobs-Steve Jobs)

Vefat eden bir tanınmış kişiyi canlandırmak elbet çok zordur... Fakat yeteneği takdir edilesi Fassbender bunu başarıyla üstlendi. Aldığı adaylığı sonuna kadar hak etse dahi kazanma şansı düşük.

4-Eddie Redmayne(Lili Elbe/Einar Wegener-The Danish Girl)

'Oscar insana neler yaptırıyor?' sorusunu sorduran, geçtiğimiz seneki ödülün sahibi Eddie Redmayne, yine çıtayı yükseltse dahi güçlü rakiplerine ezildi gibi.
Ödül işi zor.

5-Matt Damon(Mark Watney-The Martian)

Ödülü hak etmesi bir yana, adaylığı dahi sorgulanacak isim Damon; kuşkusuz ödüle en uzak isim konumunda. Alması durumunda bir diğer mucizeye daha tanıklık etmiş olacağız gibi... 


                    EN İYİ KADIN OYUNCU

*Geçtiğimiz seneye oranla rekabeti en çok yükselen kategori olan Kadın Oyuncu için hak ettiğini düşündüğüm isim Blanchett olsa dahi, Larson'ın burada da kazanacağını düşünüyorum. Ronan ve Lawrence'ın aday olabilmesi bile büyük mucize.



1-Cate Blanchett(Carol Aird-Carol)

Dünya sinemasının en yetenekli oyuncularından Blanchett, kuşkusuz ki yılın en iyilerinden biri olan Carol'ı her anlamda güzelleştiren unsurların başında gelmişti.
Kategori arasında en iyi oyunculuğu sergiledi, şansı yüksek.



2-Charlotte Rampling(Kate Mercer-45 Years)

Temposu ağır, izlemesi zor bir film olan 45 Years'ta üstün performansla filmin kalitesini yükselten unsurlardan olan Rampling için iki sene önceki aday Dench benzetmesi yapmak yanlış olmaz sanki: Epey iyi bir performans fakat ödül kazanmaya pek yakın değil.

3-Brie Larson(Joy Newsome-Room)

Daha önce aldığı Altın Küre ödülüyle iyiden iyiye kategorinin favorisi olduğunu kanıtlayan Larson'ın bu denli öne çıkması pek anlaşılacak bir durum değil.
Elbette ortada ''başarıyla'' sergilenen bir oyunculuk performansı var fakat bu denli kuvvetli adaylar arasında nasıl bu kadar öne çıktı bilinmez ama bu seneki ödülü Larson'ın kucaklayacağı az çok belli.




4-Saoirse Ronan(Eilis Lacey-Brooklyn)

Ödül şansı sıfıra yakın gözükürken aldığı BAFTA ödülüyle şaşırtan Ronan'ın başarılı bir performans gösterdiğini söylemek pek doğru olmaz sanki. Hal böyle olunca, üç kuvvetli rakibinin yanında heykelciği kucaklaması da büyük sürpriz olacaktır.


5-Jennifer Lawrence(Jay Mangano-Joy)

Bazı oyuncular vardır, sırf isminden dolayı adaylık alan... Bu denli vasat bir filme yarışır şekilde vasat performans sergileyen Lawrence'ın adaylık alabildiği sezon, kategorideki her şeyi açıklar nitelikte... Ödülü alması sezonu yakından takip edenler için şok etkisi yaratacaktır.

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU

*Bale ve Rylance'ın çok iyi, Hardy ve Stallone'ın da iyi performans sergilediği, seçimi çok zor olacağı az çok tahmin edilen kategorinin kazananı -Ruffalo harici- her kim olursa olsun sürpriz olmayacaktır.


1-Christian Bale(Michael Burry-The Big Short)

Oynadığı filmlerde her seferinde sınırları daha da aşan Bale, senenin en iyi yapımlarından birinde de kuşkusuz kalitesini konuşturuyor.
Michael Burry karakterinin ruhunu seyirciye başarıyla yansıtan Bale, adaylar arasında benim favorim olsa dahi ödül konusunda arka planda kalıyor desem yalan olmaz.

2-Mark Rylance(Rudolf Abel-Bridge of Spies)

Daha önce hiç Akademi Ödülleri'nde aday gösterilemeyen Rylance, şüphesiz ki Bridge of Spies filminin kalitesini yükselten unsurlardandı. Ödülü alır mı bilinmez fakat Rudolf Abel performansıyla her zaman hatıralarda kalacak.

3-Tom Hardy(John Fitzgerald-The Revenant)

Ödül sezonunun en çok konuşulan filmi Revenant'ın en dikkat çekici unsurlardan biri de Tom Hardy olmuştu. Ödülün mutlak favorilerinden olan Hardy, kariyer zirvesine çıktığı bu senede alacağı ödülü de elbette hak etmiş sayılacak.



4-Sylvester Stallone(Rocky Balboa-Creed)

Efsanevi boksör karakteri Rocky Balboa'nın tekrardan perdeye dönüşü niteliğinde olan Creed filmindeki performansıyla Stallone de unutulmayacaklar arasına katıldı. Diğer adaylardan farkı olarak Altın Küre'yi de kazanan Stallone, kategorinin favorisi konumunda.


5-Mark Ruffalo(Spotlight-Michael Rezendes)

Senenin ''benim açımdan'' en abartılan filmi olan Spotlight'ı temsilen kategoriye aday gösterilen Ruffalo, ödül için en az şans tanınan isim konumunda.
Sezonda kendisinden daha iyi oyunculuk sergileyen en az beş isim sayılabilecekken, Ruffalo adaylığa duacı olmalı.



             EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU

*Takip etmesi en keyifli ve kimin kazanacağını seçmesi en zor kategori olan Yardımcı Kadın Oyuncu'da benim gönlüm Mara'dan yana... Winslet, Vikander ve Leigh de çok iyi performans sergileseler de Akademi'yle burada da hemfikir olacağımızı düşünüyorum.



1-Rooney Mara(Therese Belivet-Carol)

Carol'ı güzelleştiren unsurlardan bir diğeri olan Mara, seçimi en zor kategoride yarışmanın dezavantajını yaşıyor.
Vikander ve Winslet gibi güçlü rakiplere karşı göğüs gerebilir mi bilinmez ama Mara'nın performansı da uzun süre akıllarda kalacaktır.




2-Kate Winslet(Joanna Hoffman-Steve Jobs)

Yer aldığı her projeyle kalitesini konuşturan Winlset, kategorinin başlıca favorilerinden birisi. Kazanması halinde sürpriz olmayacağını belirtmek gerekse de, benim için kazanma ihtimali düşük.



3-Alicia Vikander(Gerda Wegener-The Danish Girl)

Kadın Oyuncu'ya değil de ''Yardımcı'' Kadın Oyuncu'ya aday olması büyük şaşırtan isim Vikander, şu an için kategorinin favorisi konumunda. Her ne kadar benim için geri planda kalsa da, jüri için pek kalmayacak anlaşılan.




4-Jennifer Jason Leigh(Daisy Domergue-The Hateful Eight)

Üstesinden kalkması zor bir karaktere bürünen Leigh, filmin kalitesini arttıran unsurlardan biriydi fakat nedensiz adaylıklar arasında geri kaldı... Kazanması zor fakat kazandığı takdirde de hak ettiği ödülü almış olacak.




5-Rachel McAdams(Sacha Pfeiffer-Spotlight)

Bu denli üstün başarı sergileyen dört adayın ardından gelen McAdams'ın ödülü kazanması durumunda büyük bir sürprize daha tanıklık etmiş sayılacağız... Böylesine zayıf bir performansın adaylık getirmesi ilginç.





*Yabancı Dilde/Belgesel/Ses/Kısa Filmler kategorilerinde tüm filmleri izlemediğim için tahmin/kıyas yapılmamıştır.

Hak edenler

En İyi Film: The Big Short
En İyi Yönetmen: Alejandro Gonzalez Iñárritu(The Revenant)
En İyi Erkek Oyuncu: Leonardo DiCaprio(The Revenant)
En İyi Kadın Oyuncu: Cate Blanchett(Carol)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christian Bale(The Big Short)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Rooney Mara(Carol)
En İyi Özgün Senaryo: Spotlight
En İyi Uyarlama Senaryo: The Big Short
En İyi Animasyon: Inside Out
En İyi Film Müziği: The Hateful Eight
En İyi Özgün Şarkı: Writing's on the Wall(Spectre)
En İyi Prodüksiyon Tasarımı: Mad Max Fury Road
En İyi Sinematografi: Emmanuel Lubezki(The Revenant)
En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı: Mad Max Fury Road
En İyi Kostüm Tasarım: Carol
En İyi Kurgu: The Big Short
En İyi Görsel Efekt: Mad Max Fury Road


Kazanacaklar
En İyi Film: The Revenant
En İyi Yönetmen: George Miller(Mad Max Fury Road)
En İyi Erkek Oyuncu: Leonardo DiCaprio(The Revenant)
En İyi Kadın Oyuncu: Brie Larson(Room)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Sylvester Stallone(Creed)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Rooney Mara(Carol)
En İyi Özgün Senaryo: Spotlight
En İyi Uyarlama Senaryo: The Big Short
En İyi Animasyon: Inside Out
En İyi Film Müziği: The Hateful Eight
En İyi Özgün Şarkı: Writing's on the Wall(Spectre)
En İyi Prodüksiyon Tasarımı: Mad Max Fury Road
En İyi Sinematografi: Emmanuel Lubezki(The Revenant)
En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı: Mad Max Fury Road
En İyi Kostüm Tasarım: Cinderella
En İyi Kurgu: The Big Short
En İyi Görsel Efekt: Mad Max Fury Road

-Burak Sakar / @skytcrol








5 Şubat 2016 Cuma

AYKIRI KEDİ ŞERAFETTİN!

KÖTÜ KEDİ ŞERAFETTİN
Gün geçtikçe sayısını ve doğru orantıda seyirci ilgisini arttıran 'çizgi roman serisinden beyazperdeye uyarlanan filmler' kervanına katılan filmlerden biri de Kötü Kedi Şerafettin oldu.
Bülent Üstün'ün yarattığı efsaneleşmiş karakter Şerafettin'in beyazperde uyarlaması olan Kötü Kedi Şerafettin; aykırılığıyla bilinen, anti-kahraman kedi Şerafettin'in ve onun çevresindekilerin başına gelenleri konu ediniyor.
Kısaca konusuna değinmek gerekirse, bir Mart sabahında; yancıları Fare Rıza ve Martı Rıfkı ile mangal keyfi hazırlığında olan Şerafettin'in; mangal için çıktığı balık avında başına türlü aksilikler gelir. Dayak yer, aşık olur ve en önemlisi babası Tonguç tarafından evden kovulur.
Tüm bu olanların ardından çıkmaya çalışan Şerafettin kendine bir de düşman edinir: Büstün!
Aslında filmin içeriği de az çok Büstün ile olan kavgalarıyla geçiyor. Bir türlü ölmek bilmeyen Büstün ile hem karada, hem de denizde cebelleşen Şerafettin'in, öte yandan da parayı kırması gerekiyor.
Ve tam da bu noktada kahkaha tufanı başlıyor. Zira, Şerafettin'in aykırılığı bir yana Büstün'e karşı olan tepkileri seyirciyi güldürmüyor desek yalan olur. Öte yandan da parayı bulmak için giriştikleri iş, zekice kurgulanmış ve kaliteli esprilere ev sahipliği yapmış. 
Dublaj konusuna değinmek gerekirse; 'bu karaktere dublaj olmamış!' diyebileceğimiz tek bir karakter dahi olduğunu düşünmüyorum. Aksine, Şemistan için Cezmi Baskın'ı kim düşündüyse tüm alkışlar ona gitmeli. Keza bir sahnede söylediği şarkıyı başka dublör söylese bu kadar etkileyici tutum sergiler miydik, muamma; tam isabet!
Bunun yanı sıra dublajının altından kalkılması zor bir iş olan Şerafettin karakteri için de Uğur Yücel tam isabet olmuş. Elbette ilk anlarda alışma süreci biraz zor olsa dahi, zaman geçtikçe dublaj daha da kulağa dokunur bir hal alıyor.
Bunların yanı sıra müziklere de ayrı bir parantez açmakta fayda var. Keza, aykırılığın dibine vurulduğu filmin sonlarına doğru çalınan Müslüm Gürses parçası tam oturmuş hatta fevkalede olmuş, filmin sonunda dinlediğimiz ve hayran kaldığımız Athena'nın filme özel yaptığı 'Geblo' parçası filmi gözümüzde daha da özel kılar nitelikte. Soundtrack albümü çıkarsa mutlaka alınmalı, emeği geçen herkes de elbet kutlanmalı.
Filmin övgüyü hak eden bir diğer yanı ise; İstanbul'da seçilen görsel tercihler. Galata'dan-Tonguç'un balkonuna kadar her yerde etkileyici tercihler kullanılan filmin elbette ki diğer animasyonlara oranla en büyük avantajı da bu.
Geçtiğimiz hafta vizyona giren İftarlık Gazoz'da da bir sahnede emeği geçen Anima Stüdyoları'nın bu konuda hakkını teslim etmek gerek. Hele ki animasyon türüne pek de rastlamadığımız, kaliteden de öte senede ancak birkaç yerli animasyon izlediğimiz; animasyon açlığını ancak yabancı sinemayla doldurduğumuz göz önüne alınırsa, Anima bu konuda adından daha çok söz ettirecektir.
Amma velakin, film tüm bu kaliteli yanlarına karşılık çizgi roman serisine oranla eksik ve tahminimce çizgi roman okumayanlara tadı tam anlamıyla veremeyecektir. Bunun yanı sıra senaryodaki birkaç eksiklik de cabası.
'Çıtayı daha da yükseltebileceği sahnelerde dengeyi bozan, güldürmekten öte kaliteyi düşüren sahneler keşke olmasaydı' da demiyor değiliz elbet.
Fakat bunları göz ardı etmek de gerek. Keza ülkede keyifle izleyebileceğimiz ve salondan çıktığımızda 'bu sefer animasyon yapabilmişiz' diyebileceğimiz bir film olmuş olan Kötü Kedi Şerafettin, özellikle de çizgi roman serisinin takipçileri için bir nimet niteliğinde.
Devam filmi gelir mi, gelirse daha da etkiler mi bilinmez fakat anlaşılan o ki önümüzdeki animasyon projelerinin bu filmden sonra çok daha sıkı çalışması gerekecek. Keza, Kötü Kedi Şerafettin çıtayı çok yükseltti!

4 Şubat 2016 Perşembe

!f Istanbul'da Görülmesi Gereken 10 Film

Yılın en prestijli festivallerinden !f Istanbul Bağımsız Filmler Festivali'nin bu seneki programı da dopdolu. Açılışı Anomalisa, kapanışı ise Demolotion'ın yapacağı 15. !f İstanbul, 13-18 Şubat tarihleri arasında gerçekleşecek.
Sizler için !f Istanbul'da görülmesi gereken 10 filmi derledik:

*Filmin özetleri !f Istanbul'un resmi sitesinden, tür/süre bilgileri imdb'den alınmıştır.


Yeniden Başla(Demolition)

Yönetmen: Jean-Marc Vallêe
Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Naomi Watts, Heather Lind, Chris Cooper...
Senaryo: Bryan Sipe
Tür: Dram, Komedi
Süre: 100 dakika
Özet: Davis Mitchell karısını trajik bir araba kazasında kaybetmiş başarılı bir bankacıdır. Kayınpederi Phil’in baskılarına rağmen bir türlü kendini toparlayamamıştır ve giderek kontrolünü kaybetmektedir. Bir gün hastanede parasını kaptırdığı otomatı üreten şirkete bir mektup yazar. Oldukça düzenli yazılmış bu şikayet mektubu, şirketin müşteri temsilcisi Karen Mareno’nun dikkatini çeker ve aralarında mektup arkadaşlığı başlar. Yas tutmayı beceremeyen Davis ile kendi duygusal sorunlarıyla uğraşmakta olan Karen, kendilerini tuhaf bir ilişkinin içinde bulurlar. Karen ve oğlu Chris’in yardımıyla Davis, işe önceki hayatını yavaş yavaş yıkarak başlayacaktır.
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız.


Dehşet Odası(Green Room)

Yönetmen: Jeremy Saulnier
Oyuncular: Imogen Poots, Alia Shawkat, Callum Turner, Anton Yelchin...
Senaryo: Jeremy Saulnier
Tür: Gerilim, Korku
Süre: 95 dakika
Özet: The Ain’t Rights adlı dört kişilik bir punk rock grubu, sorunlu geçen turnelerinin sonunda, son dakikada çıkan bir konser anlaşması sonrasında Oregon civarındaki izbe bir konser mekanında kendilerini bir odaya kapatılmış bulurlar. Tüm tanıkları yok etmeye iyice kararlı dazlak kafalı neo-Naziler, bu konser turunun değil aynı zamanda hayatlarının da sonu olabileceğini işaret etmektedir. İntikam’ı takip eden yeni filminde Jeremy Saulnier bizi gene insan ruhunun karanlık köşelerine taşıyor ve aynı zamanda hayatta kalma alt-türüne farklı bir bakış atıyor.
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız.


Dinle Beni Marlon(Listen to me Marlon)

Yönetmen: Stevan Riley
Oyuncular: Marlon Brando(hayatı)
Senaryo: Stevan Riley
Tür: Belgesel
Süre: 103 dakika
Özet: ‘Cool’luğun kitabını yazmış olan Marlon Brando’nun daha önce hiç gün yüzüne çıkmamış yüzlerce saatlik kişisel ses kayıtları ilk defa bu belgeselde ortaya çıkıyor. Stevan Riley’nin bu büyüleyici arşiv filmi, senenin en nadide belgesellerinden biri. Dinle Beni Marlon, Brando’nun kariyerinin çeşitli dönemlerindeki karmaşık ruh hallerine bakış atmakla yetinmiyor, onu en insani yönleriyle, güvensizlikleriyle, ilişkilerinde yaşadıklarıyla anlatıyor. Böylece şiirsel bir Brando tablosuyla karşılaşmanın yanı sıra, onun yaratma sürecinin ve kendine bakışının da bir parçası oluyoruz. Adeta bir hipnoz seansı gibi ilerleyen film Max Richter’in müzikleri ve arşiv görüntüleriyle Brando’nun alışık olmadığımız, daha önce hiç görmediğimiz bir portresini çiziyor.
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız.

James White(James White)

Yönetmen: Josh Mond
Oyuncular: Christopher Abbott, Cynthia Nixon, Scott Mescudi, Ron Livingston...
Senaryo: Josh Mond
Tür: Dram
Süre: 85 dakika
Özet: Filme adını veren James White’a bir gece kulübünde dans ederken rastlıyoruz ilk, kamera onun hareketlerini o kadar yakından takip ediyor ki, neredeyse derisinin altına geçip onun bedenini ele geçirmek ister gibi. Film, yirmili yaşlarında, babasını yeni kaybetmiş ve kendine zarar vermeye, ölümcül bir hastalıkla mücadele eden annesine yardım etmekten daha meyilli New Yorklu James White’ın etrafında geçiyor.
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız. 

İnsanlar ve Tavuklar(Men and Chicken)

Yönetmen: Anders Thomas Jensen
Oyuncular: David Dencik, Mads Mikkelsen, Nikolaj Lie Kaas, Nicolas Bro...
Senaryo: Anders Thomas Jensen
Tür: Fantastik
Süre: 104 dakika
Özet: İnsanlar ve Tavuklar, kült yönetmen Anders Thomas Jensen’in yeni tuhaflığı! Filmin ilk yarısı Gabriel ve Elias adındaki birbirinden tuhaf kardeşleri tanımamızla başlar. Gabriel (Mads Mikkelsen) hayattan bıkmış bir üniversite profesörü, Elias ise bütün ilgi alanı gereksiz bilgiler ve kadınlar olan kardeşi. Olaylar, babalarının ölümü üzerine bıraktığı bir video kasedi izlemeleri ve gerçek babalarının başka birisi olduğunu öğrenmeleriyle ilginçleşir. Biyolojik babalarını bulmak üzere çıktıkları yolculuk, yavaş yavaş onlardan daha da tuhaf olan yeni kardeşleriyle tanışmamızla ve onların daha da tuhaf dünyasının içine girmemizle devam eder. 
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız.

Tilki Perisi Liza(Liza the Fox-Fairy)

Yönetmen: Karoly Ujj Meszaros
Oyuncular: Monika Balsai, Szabolcs Bede Fazekas, David Sakurai, Zoltan Schmied...
Senaryo: Balint Hegedus, Karoly Ujj Meszaros
Tür: Komedi, Fantastik, Romantik
Süre: 98 dakika
Özet: Liza, güzel, naif ve çok yalnız bir hemşiredir. Yatılı olarak çalıştığı evde, bir süredir kendisine arkadaşlık eden Japon bir şarkıcının hayaliyle mutlu olmaktadır. Sürekli okuduğu ucuz bir Japon romanının etkisiyle hayatının aşkını beklemektedir. Fakat bir anda etrafında onu seven ya da sevebilecek olan herkes birer birer ölmeye başlar. Bu gizemli ölümler emniyetin dikkatini çeker ve olayların iç yüzünü öğrenmek için bir polis, Liza’nın evine kiracı olarak taşınır. Bir gün Liza, bir peri masalına denk gelir ve kendisinin bir ‘Tilki Perisi’ olduğuna inanmaya başlar; ona âşık olan her adama istemeden ölüm getiren, Japon mitolojisinden bir figür. Peki bu laneti bozabilecek midir?
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız.

Suikastçı(The Assassin)

Yönetmen: Hou Hsiao-Hsein
Oyuncular: Qi Shu, Chen Chang, Satoshi Tsumabuki, Zhou Yun...
Senaryo: Cheng Ah, Hou Hsiao-Hsein, Chu T'ien-wen, Hsieh Hai-Meng
Tür: Dram
Süre: 105 dakika
Özet: Günümüz sinemasının yaşayan en büyük ustalarından Hou Hsiao-Hsien, Kırmızı Balonun Yolculuğu’ndan sekiz yıl sonra çektiği bu ilk uzununda, bizi Tang Hanedanı’nın sınırlarına, entrikaların, imparatorlukla ilgili güç çekişmelerinin yaşandığı bir tarihsel döneme götürüyor. Daha çocukken siyasi nedenlerle ailesinden koparılıp alınan Nie Yinniang, bir suikastçı olarak yetiştirilmiştir. Varoluşu öldürme eylemi üzerine kurulu, güzelliğiyle göz kamaştıran bir kadın savaşçı olan Yinniang, bir gün öldürmek üzere görevlendirildiği kişinin çocukken evlendirilmek istediği kişi olduğunu fark edince duraksar. Bu tereddüt anından sonra tekrar kendi içine bakmasının, bir savaşçıdan tekrar insan olmaya doğru yolculuğunun hikâyesine dönüşür film. Bu büyüleyici filmin sizi içine çeken bir durgunluğu var. Bu durağanlık kesinlikle yavaşlık değil, daha çok dinginlik, görüntünün altındaki şeyleri dikkate almaya çağıran bir zen anı. Hou, bir ressam ve şair titizliğiyle bize dünyanın daha güzel bir yer olabileceğini fısıldıyor adeta.
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız.

Anneanne(Grandma)

Yönetmen: Paul Weitz
Oyuncular: Lily Tomlin, Judy Greer, Julia Garner, Carlos Miranda...
Senaryo: Paul Weitz
Tür: Dram, Komedi
Süre: 79 dakika
Özet: Kendini insanları pek sevmeyen birisi olarak tanımlayan Elle Reid, sevgilisinden yeni ayrılmıştır. Bir gün aniden kapısında beliren torunu Sage, akşama kadar 600 dolar bulması gerektiğini söyler. Sage ve anneannesi Elle birlikte parayı bulmaya çalışırken, eski dostlara ve sevgililere ziyaretler sırasında günyüzüne çıkan sırlar ve anılar, eski hesapların yeniden açılmasına yol açacaktır. 
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız. 

Anomalisa(Anomalisa)

Yönetmen: Duke Johnson, Charlie Kaufman
Seslendirenler: David Thewlis, Jennifer Jason Leigh, Tom Noonan...
Senaryo: Charlie Kaufman
Tür: Animasyon, Dram, Komedi
Süre. 90 dakika
Özet: Charlie Kaufman’ın küçük hikayeli, kocaman yürekli son işi, ana konuşmacı olarak katılacağı konferans için Cincinnati’ye gelmiş, müşteri hizmetleri dünyasının ünlüce ismi Michael Stone’un bir gecesini yaşatıyor bize. Hemen anlıyoruz ki Michael yalnız biri, muhtemelen uzun zamandır depresyonda, kalbi sızlıyor. Michael’ın dışında Anomalisa’nın ham ve yumuşak animasyon tarzıyla yaratılmış tüm karakterlerinin yüzü ve sesi aynı. Ta ki Lisa ortaya çıkana kadar. Lisa’yı bu tuhaf dünyada diğerlerinden ayrı kılanın, Michael’a onun dışındaki tek gerçek insan gibi gelmesinin nedenini anlamak zor. Ama öyle. En azından bir süre için.
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız. 

Prensim(Mon roi)

Yönetmen: Maiwenn
Oyuncular: Vincent Cassel, Emmanuelle Bercot, Louis Garrel, Isild Le Besco...
Senaryo: Etienne Comar, Maiwenn
Tür: Dram, Romantik
Süre: 124 dakika
Özet: İlişki Tony’yi yavaşça öldürüyor. Oysa ilk tanıştığında, Georgio onu kıvrak zekasıyla, ani güzellikleriyle, özgürlüğüyle etkilemişti; ertesi sabah uçar gibi birbirlerine düşmüşlerdi. O sabah, tutku ve aşkla olduğu kadar, acı ve yalnızlıkla dolu bir on yılın ilk sabahıydı Tony için. Prensim, ilişkinin sonuyla açılıyor: Tony’nin bir kayak tatilinde kırdığı bacağını iyileştirmek için gittiği bir rehabilitasyon merkezinde; Tony’yi bacağından çok daha fazla yeri kırık bir halde görüyoruz. Georgio’nun ilk başta Tony’yi çeken özgürlüğünün yokluğa, kıvrak zekasının yalanlara, inceliklerinin başka kadınlara döndüğü, Tony’nin yine de aşkta kaldığı, dayandığı ve dayanamadığı yıllara tanık oluyoruz. Bu can yakan bir aşk ve bir kadın hikâyesi. Prens’i Tony’nin canını yakarken, Tony’nin deli-aşkını, düşüşlerini ve yok oluşlarını canlı bir kalbin atışları gibi duyumsuyoruz. Belki de ruhun gücü dediğimiz şey, alışılageldik tanımların arkasında bir yerde yatıyordur.
Filmin fragmanını izlemek için tıklayınız.



1 Şubat 2016 Pazartesi

GELECEĞE IŞIK TUTAN YERLİ YÖNETMENLER | 1

Geçtiğimiz sene sayısını 136'ya arttıran yerli film furyasına her geçen gün yeni filmler ve bunun sonucunda da yeni yönetmenler, oyuncular, senaristler ekleniyor... 
Kimisi ilk filmini çekerken, kimisi onlu sayılara ulaşıyor.
Sürekli 'kötü' olarak lanse edilen yerli sinemanın bu denli çok film üretmesi, vizyon kalitesi açısından ülke sinemasına zarar verse dahi aralarından iyi yönetmenleri keşfetmek, tarifsiz bir duygu katıyor elbette.
Sektöre direk yönetmen olarak atılan veyahut oyunculuktan-yönetmenliğe, senaristlikten-yönetmenliğe, yardımcı yönetmenlikten-yönetmenliğe geçen yüzlerce ismin arasından sizler için yerli sinemanın geleceğine ışık tutan 5 yönetmenini belirlediğim 'Geleceğe Işık Tutan Yerli Yönetmenler' yazı dizisinin ilk bölümü huzurlarınızda.

Naçizane, çektiği film sayısı üçü geçmeyen ve elbette ki yönetmenlik geçmişinde uzun yıllar olmayan yönetmenler listeye tabi tutuldu.

1-Burak Aksak | Bana Masal Anlatma, Kara Bela

Türk dizi tarihinin efsanevi işlerinden biri olarak görülen Leyla ile Mecnun'un senaristliğini yapan, ardından da Ben de Özledim dizisini yazan Burak Aksak, yönetmenlik kariyerine 2015 yılında BKM yapımı, absürt komedi türündeki Bana Masal Anlatma ile başladı. Hande Doğandemir'in başrolü Fatih Artman ile paylaştığı Bana Masal Anlatma, 10 hafta süregelen vizyon yolculuğunda 1.576.979 bilet sattı ve haliyle beklentinin üzerine çıktı.
Bunun ardından hız kesmeden ikinci uzun metrajlı filmi
Kara Bela'yı çeken Aksak, hem eleştiri-hem de ilgi bakımından ilkine oranla düşüş yaşadı. İlk filmine oranla daha fazla sinemada gösterilen Kara Bela, 12 hafta sonunda 892.195 bilet sattı.
Bu yıl beyazperdeye iş yapıp-yapmayacağı meçhul olan Burak Aksak, yakın zamanda senaryosunu yazdığı
50 Metrekare adlı dizi projesiyle ekranlara geri dönecek.

2-Caner Özyurtlu| Ev, Yok Artık!

Sektöre ilk olarak Okul filmindeki Edis rolüyle atılan ve ardından iki film projesinde daha yer alan Caner Özyurtlu, yönetmenliğe ilk olarak 2010 yılında çektiği korku türündeki Ev filmiyle adım attı. Ardından iki yıl sektörde gözükmeyen Özyurtlu, 2012 yılında Görünmeyenler adlı gerilim filminin senaryosunu yazıp/yapım koordinatörlüğünü üstlendi. Daha sonra, Alper Özyurtlu ile birlikte, AC Film'i kurdu ve 2014 yılında Nergis Hanım ve Ümmü Sıbyan: Zifir'in yapımcılığını üstlendi. Ardından bir film ve iki dizi projesiyle daha ekranlarda boy gösteren Özyurtlu, son olarak Eylül 2015'te Bir Film dağıtımcılığında vizyona giren Yok Artık! filminin hem yönetmenliğini, hem de yapımcılığını üstlendi.
Her ne kadar filmleri gişe yolunda büyük adım atmasa dahi, iki filmde de yönetmenliğinin de en az oyunculuğu kadar başarılı olduğunu kanıtlayan Özyurtlu, mutlak takip edilmesi gereken yönetmenlerden biri konumunda.

3-Deniz Akçay Katıksız| Köksüz

İlk olarak 2002 yılında Yarım Elma dizisinin iki senaristinden biri olarak ekrana proje sunan Deniz Akçay Katıksız, ardından on dizinin senaristliğini üstlendi. 2013 yılında, eleştirmenlerden bol övgü alan, Köksüz filmini çeken ve festivallerden ödüllerle dönen Deniz Akçay Katıksız, filmin ardından hiç hız kesmeden Benim Hala Umudum Var dizisi ile ekranlara döndü. İki sene önce final yapan dizinin ardından bu sene ekranlara Beyaz Gece dizinin senaristi olarak geri döneceğini açıklayan Deniz Akçay Katıksız da elbette ki çekeceği her yeni filmle takip listemizde yer alacaktır.

4-Can Evrenol| Baskın: Karabasan

Ülkemizde bu yıl vizyona giren, dünya prömiyerini Toronto Film Festivali'nin 'Midnight Madness' seçkisinde yapan ve eleştirmenlerden tam not alan Baskın: Karabasan filmiyle seyirci karşısına çıkan Can Evrenol, geçtiğimiz senelerde çektiği kısa filmleriyle de adından sıkça söz ettiriyordu. Sekizinci kısa metrajlı filmi Baskın'ı 2013 yılında çeken Evrenol, iki yıl aranın ardından bu filmi uzun metrajlı haline dönüştürdü. Bir polis devriyesinin gece yarısı çağrıldıkları bir yerde başlarına gelen korku dolu anıları konu edinen film, ülkemizde 18 yaş sınırıyla vizyona girdi.

5-Çiğdem Vitrinel| Geriye Kalan, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

İlk olarak Devin Özgür Çınar'ın başrolü Erkan Bektaş ile paylaştığı Geriye Kalan filmiyle beyazperdeye iş sunan Vitrinel, filmin ardından olumlu eleştiriler aldı, 48. Altın Portakal Film Festivali'nde de 'En İyi Yönetmen' ödülünü kazandı. Üç yıl beyazperdede görünmeyen Vitrinel, son olarak 2014 yılında İlhami Algör'ün aynı adı taşıyan romanından uyarlanan Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku filmini çekti.
Geçtiğimiz sene yerli film furyasına kapılmayan yönetmenlerden olan Vitrinel'in yeni projelerini merakla bekliyoruz.